Anarko Kapitalizm: Ütopya mı Yoksa Distopya mı?















"Eğer mağdur yoksa suç da yoktur."

   Anarşizmi savunan insanlara göre kesinlikle doğru bir söz. 

   Anarko kapitalizm, devletin ortadan kalkmasını savunan anarşizm sistemi ile özel mülkiyeti savunan kapitalizm sisteminin enteresan birleşimidir.  Anarko kapitalizm veya serbest piyasa anarşizmine göre, devletin yaptığı her şeyi, birbiriyle rekabet içinde olan özel şirketler ve gönüllü topluluklar çok daha iyi şekilde başarabilir. 


  Amerika'daki suçluların 80%'ini mağdursuz suçlular oluşturur. Devletin koyduğu yasaya karşı gelen ama aynı zamanda kimseyi rahatsız etmemiş insanlar. Örnek vermek gerekirse fuhuş ve uyuşturucu kullanımı. Bana göre bunların yasak olmasının gerçek nedeni toplumu temiz tutmaya çalışmak değil. Devletin bu iki sektörü kolay kolay vergiye bağlayamaması sorunsalı. 



 Anarko kapitalizmin uygulandığı bir toplumda bu bireyler suçlu sayılmaz. Peki o zaman geri kalan 20%'ye (katiller, hırsızlar vs.) ne olacak diye düşünebilirsiniz. Suç ve ceza sistemi tam olarak kalkmış diyemeyiz. Bu suçlularla ilgilenenler ise yine özel kuruluşlar olacak.


  Devlete verdiğimiz fahiş vergiler karşılığında aldığımız tüm hizmetleri, bu düzene göre daha ucuza özel şirketler tarafından alabileceğiz. Yollar, su ve elektrik dağıtımı, hastaneler, okullar özel şirketlerin eline geçecek. Bu düzen insanlara daha yüksek standartları daha ucuza sunabilir çünkü tüm şirketler birbirleriyle rekabet içinde olacak ve bu şüphesiz tüketici için en gerekli niteliktir.


  Piyasa anarşizminin özelliği işte burada saklı. Devlet rekabet halinde değil. Devletin varlığı bir çeşit monopoliye örnek. Vergileri istedikleri gibi oynatabilirler, eğer çoğunluk kabul ederse en saçma kanunları yürürlüğe geçirebilirler. Siz, özgür yaşamak isteyen ve azınlıkta yer alan birisi olarak buna karşı yapabileceğiniz hiçbir şey yok. 

  Demokrasi, sizin ne yapıp ne yapamayacağınızı sokakta her gün gördüğünüz insanların karar vermesidir. Özgürlük, başka bir insanı rahatsız etmeden istediğini yapabilmektir. 


"Demokrasiye karşı en iyi savunma ortalama bir oy veren ile beş dakikalık sohbettir."



  Martin Shkreli'yi eminim ki hatırlayanlar vardır. Kendisi patentini satın aldığı bir ilacın tanesini $13.50'dan $750'ye çıkardı. Bütün insanlar tepki gösterdi, tüm sosyal medya sallandı, NME Yılın Kötü Adamı ödülüne aday gösterildi. Herkes kapitalizmi suçluyordu. Bu olaydaki asıl suçlunun devlet olduğunu kimse fark etmedi. Devlet buna neden olmuştu çünkü yasaları çıkaran, patent kavramını oluşturan ve bunun olmasına izin veren devletin kendisiydi.


Martin Shkreli


  Anarko kapitalist bir sistemde patent ve yasalar olmadığından dolayı farklı bir şirket çıkıp aynı ilacı üretip daha ucuza satabilirdi. İnsanlar ucuzu tercih edeceklerinden dolayı başarılı da olacaktı. Shkreli ise markete tutunmak için kendi fiyatlarını düşürmek zorunda kalacaktı.

  Var olan her şey gibi bu sistem de kusursuz değil. Gerçekleşmesi çok zor gözüken ve popüler olmayan bir görüş. Objektif bir yazı olması için size artılarını anlattığım gibi eksilerini de anlatmam gerek: Şirketler arası fiyat anlaşmaları ve şirketlerin askeri güce sahip olmaya başlamaları.

  Günümüzdeki devletlerin anayasasında bulunan en önemli maddelerden birisi dikey anlaşmalarda asgari ücretin belirlenmesinin yasak olmasıdır. Dikey anlaşma; örneğin üretici, toptancı, sağlayıcı ve müşteri arasında belirli mal veya hizmetlerin alımı, satımı veya yeniden satımı amacıyla yapılan anlaşmalardır.

  Az önce verdiğim Shkreli ve ilaç örneğine dönelim. Başka bir şirket çıkıp aynı ilacı üretmeye başlarsa ve bu iki şirket dikey anlaşma yaparak fiyatı yüksek tutmayı kararlaştırırlarsa rekabet çöker. 

 Kapitalizm tamamen parayla yönetmek ve yönetilmektir. Bu da demek oluyor ki en fazla parası olan en güçlüdür. Her şirket en çok güce yani paraya sahip olmak ister. Bu gücü elde etmek için silah kullanmaya başlamak tam bir distopyanın oluşması anlamına gelir. Yüzlerce tarafın olduğu muazzam bir dünya savaşının gerçekleşmesi çok da zor gözükmeyen bir senaryo. Bundan kâr edecek ise yine Hollywood sanırım. Bu savaştan 50 yıl sonra bile hakkında film çekmekten bıkmazlar. En azından filmlerde sansür olmaz.
-Efe Şenel

Bugünün önerilen videosu:



Yorumlar