Tatavla'nın En Eski ve En Değerli Lezzetleri Bölüm 1




Herkese merhabalar, Tatavla’nın en değerli lezzet duraklarının 1. Bölümünü sizlerin beğenisine sunuyoruz, iyi okumalar..:)


1.Madam Despina Meyhanesi

Şarkıda söylendiği gibi; beyaz muşamba örtüleri,  asma ağaçları ve  eski Tatavla’yı hatırlara getiren ambiyansıyla Madam Despina’nın meyhanesi İstanbul’un hatta Türkiye’nin en ünlü ve hatrı sayılır meyhanelerinden. 



Mekana girdiğimizde bizi bütün misafirperverliğiyle karşılayan işletmeci Ercan Bey’le,sıcak bir muhabbet halinde gerçekleştirdğimiz diyaloğumuzla, mekanın tarihi ve profiliyle alakalı çeşitli bilgiler elde ediyoruz. Ercan Bey,meyhaneyi Madam Despina’dan bizzat değil, ortağından aldığını söylüyor fakat Madam Despina ile alakalı bilgilere vakıf olduğu için bize birkaç bilgi vermekten de geri kalmıyor. Madam, Türkiye’de kadınların sosyolojik anlamda toplumda yer edinmesinde çok önemli bir yer tutuyor. Türkiye’nin ilk kadın meyhanecisi olarak, o devir düşünüldüğünde kadınların gece hayatına katılımında bir ilk. Ercan Bey müşteri profiliyle alakalı sorduğumuz sorulara, müşterilerin yalnızca lokal olmadığı, Kurtuluş’un, İstanbul’un, Türkiye’nin ve hatta Dünya’nın çeşitli yerlerinden insanlar geldiğini söylüyor. Genel olarak müdavim bir kesime hitap edildiği, bu insanların ise kaliteli kişilikleriyle öne çıktığını bize anlatıyor. Ercan Bey işletmeciliği devraldıktan sonra mekanın dekoruna,ambiyansına dokunmadığını bu haliyle meyhanenin bir kültür mirası olduğunu ifade ediyor. Türkiye’de adına şarkı yazılmış iki mekan olduğunu ve meyhanesinin bir eşi olarak Agora meyhanesini örnek verirken, işletmecilikte 20.yılı olduğunu ve bu işin Dünya’nın en zor işlerinden biri olduğunu söylüyor. İşin içinde alkol olduğu için insanlara doğru şekilde hitap etmek gerektiğini ve bu işi yapan insanın entelektüel birikimi olması gerektiğini bu sebeple kendisinin de 4 tane fakülte bitirdiğinden bizlere bahsediyor. Ercan Bey 70’li yıllarda Rum halkının Kurtuluş’u terkettiğinden, bu zamandan sonra, Kurtuluş’un adeta Birleşmiş Milletler mülteci kampına döndüğünden ve müşteri kalitesinin düştüğünden yakınıyor. Bununla birlikte mekanına gelip, bir akşam geçirdikten sonra eğer bahsettiği gibi alkol alıp, mekanın ambiansını zedeleyecek hareketler yapan müşterilerin, kesin bir şekilde meyhaneye giriş yapmasını istemediğini söylüyor. Yurtdışına açılmak ile alakalı sorduğumuz sorulara olumlu yanıt veren Ercan Bey, Fransızların kafesi,İngilizlerin pub’ı, Türk’ün de meyhanesinin eşsiz olduğundan ve bu sebeple yurtdışında iş yapma konusunda atılımları olacağından bahsediyor. İnternetten edindiğimiz bilgiler ışığında,meyhanenin topik ve ciğerinin meşhur olduğunu hala bu lezzetin korunup korunmadığını sorduğumuzda,Türkiye’de bu konuda halen eşsiz olduklarından bu kültür mirasının bu şekilde devam etmesi gerektiğini kendi misyonu olarak gördüğünü bizlere bildiriyor.



 Ercan Bey’e teşekkür edip mekana veda ederken, çekim yapıp yapamayacağımızı soruyor,olumlu yanıt alıyoruz. Çalışanların güler yüzlü rehberliğinde Madam Despina meyhanesinin,sizi büyüleyecek ambiansını kareliyor ve sizlerin beğenisine sunuyoruz.






2.Nazar Pastanesi

71 senelik Nazar Pastanesi Tatavla’nın en eski işletmelerinden. Müşterisi hiç azalmayan ve değişen dünya ve Türkiye’de Tatavla’da yerini eski sağlamlığıyla koruyan yegane işletmelerden biri. Zaten Tatavla’da bu tarz işletmelerin sayısı büyük oranda azaldı. Pastaneye gittiğimizde Bahattin Bey bizi tüm sıcaklığıyla karşılıyor. Zengin tezgahı ilgimizi çekiyor ve bir söyleşi yapmak istediğimizi söylediğimizde hemen beyaz önlüğünü giyip yanımıza oturuyor. Müşterilerinin hangi çevreden olduğunu sorduğumuzda bize müşterilerinin lokal olmadığını ve her yerden müşterisinin bulunduğunu belirtiyor. (Etiler, Maslak, Ulus vs.) Profiteröl’e yoğun talep nedeniyle bir dönem AVM’ye açılan Bahattin Bey, Şişli Belediyesi’nin yeni yönetiminin ruhsat vermemesi nedeniyle AVM’den geri çekildiğini söylüyor. İlk ruhsatı ise Mustafa Sarıgül yönetiminen aldığını belirtiyor. Günümüz tatlıcılar zinciri sizin işinizi nasıl etkiledi diye bir soru yönelttiğimizde, kendilerinin olumsuz etkilenmediklerini söylüyor  ve ayrıca İstanbul’un hiçbir yerinde benim profiteröl’ümü yiyemezsiniz diyor ve devam ediyor.. ‘’Ben hala bugün bile profiterölümü nasıl daha iyi hale getiririm diye düşünüyor ve uğraşıyorum.’’ Dükkanın hikayesi hakkında kısaca bilgi almak istediğimizde bize kısaca şunları söylüyor; Nazar Pastanesi’nin ilk 1959’ da açıldığı kendisinin burada çırak olduğu ve daha sonra işletmeyi kendi üstüne alarak bugünlere kadar geldiğini belirtiyor ve devam ediyor dükkanın eski sahiplerinin gayrimüslim olduğunu ve sonrasında burdan göçtüklerini belirtiyor. Ayrıca 20 yıl profiterol üzerine deney yaptığını altını çizerek söylüyor. Daha sonrasında Bahattin bey bize biraz kendi hayatından bahsediyor. Kendisinin çok ciddi bir spor geçmişi var. Milli atlet olduğunu ve çıraklıktan beri Kurtuluş Spor Klübü’nde milli atlet olduğunu belirtiyor. İlk lisanslı koşusunu yaptığında 15 yaşında olduğunu ve koşuyu ilk yaptığı günü unutamıyor. O koşudan sonra kürsüde olması gerektiğini düşünüp gece gündüz yağmur çamur demeden antrenman yapıyor ve işindeki başarısını da bu hırslı ve azimli karakterine bağlıyor. İşinde en iyisi olduğunun tekrar tekrar altını çiziyor. Tekrar Nazar Pastanesi özüne döndüğümüzde müşteri profilinin değişip değişmediğini soruyoruz, aynen şunu söylüyor; ‘’altındı teneke oldu. Her taraf geldi kurtuluşa doldu. Irak mı, Suriye mi veya herhangi bir mülteci kampı mı anlayamıyoruz’’. Akşamları dükkanın önünde otururken rahatsız olduğunu söylemekle beraber, asla insan ayırt etmediğinin de altını çiziyor. Avrupa’yı ve Amerika’nın büyük bir kısmını dolaşan Bahatin bey kültürlerini çok beğendiğini fakat kendi insanı gibi olmadığını, bizim insanımızın maalesef eğitim seviyesindeki düşüklükten biraz yakınıyor. Yurt dışına açılmayı düşünüyort musunuz diye sorduğumuzda böyle bir düşüncesinin olmadığını, yurt dışında kalma isteğinin olmadığını, ülkesini sevdiğini ve daha fazla paraya ihtiyacı olmadığını belirtiyor. Yurt dışına açılmamasının özel hayatı ile doğrudan ilgisi var işi ne kadar büyütürse vaktinin o kadar azalacağını ve spora vakit ayıramayacağını söylüyor. Kısaca ‘’spor herşeyim’’ diyor. Eski Tatavla’yı sorduğumuzda yine kendi özel hayatından bir örnek veriyor, Kurtuluş Spor Klübü’nde 13 yaşında spora başladığında zamanın parasıyla 2.5 tl aidat veriyor ve yönetici ona rumca ‘’ilerde sen borcuna sadık bir adam olacaksın’’ diyor. Yanında bulunan kişi onun Türk olduğunu söylüyor ve yönetici aynı cümleleri Türkçe söylüyor. Bahattin beye göre yöneticinin bu cümleyi kurmasının sebebi onun aylıklarını zamanında ödemesi ve 2 aylık aidatını peşin ödemesi. Ayrıca spor yaparken Rum zannediliyordu, Tatavla’da Türkler bu denli azdı. Son olarak 70 yaşında olduğunu ve Eylül ayında 17. Kez Berlin Maratonu’nu koşacağını belirtiyor,Avrupa’da kırktan fazla maraton koştuğunu ve bunların içinde Amerika dahil New york ile Las Vegas’ın bulunduğunu belirtiyor.
Kendisi son derece sıcakkanlı, güleryüzlü ve misafirperver birisi bunun yanında çok çalışkan ve disiplinlide.. Röportajımızı burada noktalayıp kendisine bize vakit ayırdığı için teşekkür ediyor ve pastaneden ayrılıyoruz..









3.Pelit Turşucusu


Tatavla’nın bir diğer değerli lezzeti Pelit Turşucu’su Adem Altun’un yanındayız.


 Dükkandan içeri girip kendisiyle Pelit turşuları ve genel olarak turşu hakkında konuşmak istediğimizi söylüyoruz bizi sıcakkanlılıkla karşılıyor ve ikramlara boğuyor. Kısaca başlıyor anlatmaya. 58 senelik tarihi olan markanın kurucusu Yusuf Pelit. Kendisi Adem abinin dedesi oluyormuş. Turşunun soframıza gelene kadar geçtiği süreçleri anlatıyor, hazırladıkları turşuların kendi hasatları olduğunu İzmir, Manisa, Hatay gibi yörelerde tarlaları olduğunu ve burdan topladıkları hasatları Bursa’daki fabrikaya götürerek işlem sürecinden geçirip daha sonra Pelit’in şubelerine dağıldığından bahsediyor. Bu arada Pelit’in 10 civarında şubesi bulunmaktadır. Bütün işletmelerin kendilerine ait olduğunu, aile dışında çalışan olmadığını söylüyor ve bu sistemi padişahlık sistemine benzetiyor. Kendisine soruyoruz AVM lere ve yurt dışına açıldınız mı? Böyle bir planınız var mı? Diye. Adem abi ‘’büyüdükçe küçülürsün’’ diyor ve ekliyor ‘’Turşuda bir yanlış yaparsan bütün isim ve emeğin kaybolur gider’’. Daha önce Rusya’ya ihracat yaptıklarını fakat Rusların ödeme sürecindeki yükümlülüklerini yerine getirmemelerinden dolayı bu işe son verdiklerinden bahsediyor. Peki soruyoruz nedir bu turşuların lezzeti? Diye, diyor ki ‘’ Turşu suyu terkos suyuyla yapılmaz, tuzu daha iyi saklaması için kireçli suya ihtiyaç var’’. Bu da fabrikanın neden Bursa’da olduğunu açıklıyor çünkü Pelit Turşuları uludağdan gelen doğal suyla harmanlanıyor. Kendi turşularının tamamen organik olduğunu yalnızca tuz, sirke ve sarımsak koyduklarını başka herhangi bir koruyucu madde eklemediklerinin altını çiziyor özellikle.


 ‘’Turşunun faydaları nelerdir peki Adem abi’’ diye soruyoruz kendisine oda devam ediyor ‘’ Turşu yiyen kanser olmaz,bütün hastalıklardan korunur hatta  Canan Karatay’ında bu konuda destekleri var, sadece yaşlılara ve tansiyonu olanlara önermiyoruz biz’’ diyor. Kendisinin en sevdiği turşu ise domates ve kelek turşusuymuş Adem abinin. Acaba her şeyin turşusu yapılır mı? diye bir soru yöneltiyoruz, ‘’ Evet her şeyin turşusu yapılır, insanın bile turşusu yapılır (gülüyor) sadece patatesin yapılmaz çünkü patates içerisine su alan bir sebze değil’’ diyerekten cevap veriyor adem abi güler yüzlülükle. Biz de bu yazıyı hazırlayanlar olarak doğma,büyüme Kurtuluş’lu olduğumuzu söylüyor ve küçükken kendi vitrinlerinde cam bir kavanozun içinde kocaman bir karpuz olduğunu ve bu karpuzu içerisine nasıl koyduklarını soruyoruz. Kendisi gülerek bunu bizim gibi yüzlerce insanın sorduğunu hatta bu nedenle kavanozu vitrinden kaldırdıklarını söylüyor. Nasıl yerleştirildiği konusuna gelirsek, tohumu kavanozun içerisine koyup karpuzunun kavanozun içinde büyüdüğünü sonra kestiklerinin söylüyor. Turşu ile ilgili sorularımızı bitirdikten sonra Kurtuluş ile ilgili sorular soruyoruz kendisine . Kurtuluşun 3 değerli temeli olduğunu bunların Göreme Muhallebicisi,Pelit Turşucusu ve Nazar Pastane’sinden oluştuğunu söylüyor. Müşteri profili ve eski Kurtuluş ile ilgili sorduğumuz sorularda ise müşteri portföyünün yalnızca lokal olmadığı İstanbul ve Türkiye’nin her yerinden müşterisi olduklarını söylüyor. Eski Kurtuluş hakkında ‘’Ben yabancıyım,onlar yerli sanki’’ diyor Adem abi ve bunu son zamanlarda Kurtuluş’a yaşanan yoğun göçlere ve eğitim seviyesinin oldukça aşşağı düşmesine bağlıyor. Kendisine hoş sohbeti bize yaptığı bolca ikramdan dolayı çok teşekkür ediyoruz. Kendisi de dükkanıyla alakalı Kurtuluş’un Eski Değerleri’nden birine layık görülmesinin gururunu yaşadığını ve bu yazıyı mutlaka okuyacağını söylüyor. 







Edit: Emre Senel, Ata Özdemir, Levent Kuru

Yorumlar