En çok bugün hissediyorum yokluğunu. Kafamı dağıtmak için dışarıya adımımı attığım her an, senin yokluğundan başka hiç bir şey göremez oldum. Yollar, hiç olmadığı kadar ıssız, yıldızlar hiç olmadığı kadar karanlık bir hal aldı sevdiceğim.
Sensiz geçen her gece Cihangir sokağında yer alan fazla cafcaflı olmasa da nostaljik konsepti ile dikkatleri üzerine çeken kuru kahveciye gidiyorum. Ve her gece sembolik şöminenin çaprazında kalan mor renkli orkidenin yanında ki ahşap masada oturuyorum. Hatırladın mı meleğim, o masa loş ışıkların da etkisiyle hayatımın en güzel manzarasını izleyebildiğim ilk yerdi. Ama ne yazık ki bu soğuk kış gecelerinde ne zaman kapıdan bir ses gelse, seni görmek umuduyla baktığım girişte tek görebildiğim anlamsız simalar eşliğinde samimiyetsiz gülücüklerden başka bir şey değil. Küçük bir mekanda sevgilisiyle oturan çocuklar, üniversiteli bir kaç genç grubu ve sigarasından bir duman çekip kahvesini yudumlayan ben..
Peki bütün bu anlamı olmayan gecelerde sen neredesin sevgilim? Benim hayatıma bu denli kuvvetli bir giriş yaparken bir anda seni bulamam neden? Bu kadar belirsizliğin içerisinde sana nasıl ulaşabileceğim konusundaki çaresizliğime acıyıp Tanrı'dan bir mucize beklemek dışında hiçbir şey gelmiyor aklıma sevdiceğim.
En çok bugün hissediyorum yokluğunu. Ben ne kadar istesem de sen geri gelmeyeceksin, biliyorum. Artık o hayalini kurduğumuz güzel günler, bize bir gökyüzü kadar uzak. Ama sana kızgınım sevgilim. En mutlu zamanımızda beni terk ettin, toprak oldun. Defalarca ağladım mezarında, inanamadım gittiğine. Bende toprağın altına girdim sanki seninle beraber. Senin olmadığın bir dünya da daha ne kadar devam ederim bilemiyorum. Sen hiç geri gelmeyecek olsan da sevgilim ben seni her gece o kuru kahvecide bekleyeceğim, eninde sonunda bulaşacağız. Ya sen bana geleceksin sevgilim ya da ben sana..
Haluk Yılmaz
Yorumlar
Yorum Gönder